Türk360 Haber
Ertuğrul KARABULUT
Köşe Yazarı
Ertuğrul KARABULUT
 

TÜRK HALK MÜZİĞİNDE BESTE – DERLEME KONUSU

Türk Halk Müziği öğretilerinde yıllardır tartışılan konular arasında, "Türkülerin doğuşu, birileri tarafından bestelenip bestelenmediği, anonimlik özelliği" kısacası bir kategorileştirme sorunu sürer gider.   Bilindiği gibi tüm müzik türlerinde, tartışmasız kabul edilen olgulardan birisi, ezginin bireysel olarak yapılması gerçeğidir. Her ezgi bir kişi tarafından vücuda getirilir. Yaşanan iyi veya kötü toplumsal veya bireysel birtakım olaylar, kendisinde yetenek olan "kişi" tarafından gerek söz ve gerekse müzik olarak dillendirilir. Tabii ki eseri ortaya çıkaran ozan veya aşık "ben şimdi şu makamda, şu edebi formda bir beste yapayım" kaygısıyla hareket etmez. O, yıllardır dimağında olan ezgileri, herhangi bir kural kaygısı gütmeden çalar-söyler. Ama o ezgi mutlaka bir müzikal forma oturmaktadır. Mutlaka benzediği bir makam veya dizi veya ayak vardır.   Türk Halk Müziği anlatılırken "toplumun yaşadığı her olayı Türkülerde bulabiliriz" denir özet olarak. Şimdi küçük örneklerle durumu inceleyelim. Ülkemizde sıkça yaşanan depremler olmaktadır. Herhangi bir yöremizde yaşanan bir deprem sonrası, insanların duydukları acı ve üzüntü duyguları, o yöreden birkaç insanın bir araya gelmesi ve hemen söz yazmaları, ardından da bu sözleri bir müzikle birleştirmeleri ihtimaller dahilinde olan bir olay değildir.    O acı ve üzüntülü duygular, mutlak surette bir "birey" tarafından dile getirilir. Bu, şiirsel anlatım olabilir veya şiirle müzik aynı anda da ortaya çıkabilir. Buradaki esas konu, ortaya çıkan müzikal ürünün, o yörenin halkı tarafından benimsenip benimsenmeyeceği veya ne ölçüde kabul göreceğidir. Gerek söz veya gerekse müzik dokusu eğer o yörenin yaşayanları tarafından kabul görmez ise o ürün bireysellikten öte geçmeyecek ve toplumun duygularını ifade etmekten uzak kalacaktır. Sonuçta ezgiyi ve sözü ortaya çıkaran bir "kişi" vardır. Yani 15-20 kişinin bir araya gelip, aynı anda aynı müziği hissetmeleri, aynı sözleri dizeler haline getirmeleri imkansızdır. Ancak birey tarafından ortaya çıkarılan ürünün, öncelikle o yöre insanı tarafından kabul görmesi, benimsenmesi gerekmektedir. O halde ortaya çıkan ürünün "Türkü" olabilmesi için ne olmalıdır?   Hocalarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda, o ezginin "demlenmesi", kuşaklardan kuşaklara aktarılması, unutulmaması, kaybolmaması gerekir. Peki bu kuşaklar arası aktarımın süresi ne kadardır? Yani bir ezgi kaç yıl süreyle toplumun düğününde, derneğinde, sevincinde, üzüntüsünde dillendirilirse "Türkü" olma vasfını yerine getirmiş olur. Ayrıca teknik açıdan o ezgi ve sözlerin "Türkü formunda" olması da gerekmektedir. Peki o halde acaba her Türküye "anonim" damgası vurmak doğru mudur? Öyle ezgilerimiz var ki gerçekten müziğinin veya sözlerinin kim tarafından yazıldığı belli değildir. Halk arasında çala-söylene bugüne kadar gelmiştir. Ama öyle ezgilerimiz de var ki müziğini yapan veya sözlerini yazan henüz hayattadır ve çok bilinen, herkes tarafından tanınan birisidir. Durum böyle olunca şahsi kanaatim, kimliği belli olan bir kişinin ürününe, sahibi belli değilmiş gibi davranmak sanırım biraz haksızlık olmakta…   Kim, hangi hak veya yetkiyle "Aşık Veysel, Aşık Mahzuni, Muharrem Ertaş, Çekiç Ali" gibi ozanların eserlerine “bu eserler sizin değil anonimdir” diyebilir?   Bir örnekle konuyu sonlandırmak istiyorum: TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Müdürlüğü görevinde bulunduğum yıllarda, Türk Halk Müziği’nin önemli eserleri arasında sayabileceğimiz "Bir Yiğit Gurbete Gitse" ve "Sunayı da Deli Gönül Sunayı" Türkülerini besteleyen sevgili Bahri İlhan büyüğümüz, yanıma gelerek bir sıkıntısını dile getirmişti. Elinde noter onayı olduğu halde, o türkülerin kendi "bestesi" olduğunu ispat edememişti. Bana o gün sohbetimizde anlattıkları dün gibi hafızamdadır. Söylediklerini aynen aktarıyorum;   “O dönemde bunlar benim bestem deseydim, “Türk Halk Müziği’nde beste yok” gerekçesiyle, TRT Repertuarına alınmıyorlardı. İstersen seni kaynak kişi olarak kabul edelim ve senden derlemiş olalım dediler. Ben de bu eserlerimin çalınıp-söylenebilmesi, kuşaklara aktarılabilmesi için kabul ettim. Şimdi de bu eserlerin benim bestem olduğunu ispat etmeye çalışıyorum. Ama açtığım davalarda bilirkişi olarak görüşü alınanlar, TRT Repertuarındaki bilgileri dikkate alarak, bunlar beste değil, derlemedir. İlgili kişi besteci değil, kaynak kişidir diye görüş bildirmekte ven bu eserlerin benim bestelerim olduğunu bir türlü ispat edemiyorum”   Tamamen kişinin kendi ürünleri olan ezgiler için kendisine, "Türk Halk Müziği’nde beste olmaz, sen bunların kaynak kişisi olmalısın" diyoruz.   O halde belki de Türkülerimizi incelerken, belirli bölümlere ayırmak bizi rahatlatacaktır. Türkülerimizi en azından "anonim Türküler, beste Türküler veya türkü formunda besteler, usta malı Türküler" gibi bölümlere ayırarak incelemek sanırım daha yerinde bir inceleme tekniği olacaktır.
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2025 -Cuma
Ertuğrul KARABULUT

TÜRK HALK MÜZİĞİNDE BESTE – DERLEME KONUSU

Türk Halk Müziği öğretilerinde yıllardır tartışılan konular arasında, "Türkülerin doğuşu, birileri tarafından bestelenip bestelenmediği, anonimlik özelliği" kısacası bir kategorileştirme sorunu sürer gider.

 

Bilindiği gibi tüm müzik türlerinde, tartışmasız kabul edilen olgulardan birisi, ezginin bireysel olarak yapılması gerçeğidir. Her ezgi bir kişi tarafından vücuda getirilir. Yaşanan iyi veya kötü toplumsal veya bireysel birtakım olaylar, kendisinde yetenek olan "kişi" tarafından gerek söz ve gerekse müzik olarak dillendirilir. Tabii ki eseri ortaya çıkaran ozan veya aşık "ben şimdi şu makamda, şu edebi formda bir beste yapayım" kaygısıyla hareket etmez. O, yıllardır dimağında olan ezgileri, herhangi bir kural kaygısı gütmeden çalar-söyler. Ama o ezgi mutlaka bir müzikal forma oturmaktadır. Mutlaka benzediği bir makam veya dizi veya ayak vardır.

 

Türk Halk Müziği anlatılırken "toplumun yaşadığı her olayı Türkülerde bulabiliriz" denir özet olarak. Şimdi küçük örneklerle durumu inceleyelim. Ülkemizde sıkça yaşanan depremler olmaktadır. Herhangi bir yöremizde yaşanan bir deprem sonrası, insanların duydukları acı ve üzüntü duyguları, o yöreden birkaç insanın bir araya gelmesi ve hemen söz yazmaları, ardından da bu sözleri bir müzikle birleştirmeleri ihtimaller dahilinde olan bir olay değildir. 

 

O acı ve üzüntülü duygular, mutlak surette bir "birey" tarafından dile getirilir. Bu, şiirsel anlatım olabilir veya şiirle müzik aynı anda da ortaya çıkabilir. Buradaki esas konu, ortaya çıkan müzikal ürünün, o yörenin halkı tarafından benimsenip benimsenmeyeceği veya ne ölçüde kabul göreceğidir. Gerek söz veya gerekse müzik dokusu eğer o yörenin yaşayanları tarafından kabul görmez ise o ürün bireysellikten öte geçmeyecek ve toplumun duygularını ifade etmekten uzak kalacaktır. Sonuçta ezgiyi ve sözü ortaya çıkaran bir "kişi" vardır. Yani 15-20 kişinin bir araya gelip, aynı anda aynı müziği hissetmeleri, aynı sözleri dizeler haline getirmeleri imkansızdır. Ancak birey tarafından ortaya çıkarılan ürünün, öncelikle o yöre insanı tarafından kabul görmesi, benimsenmesi gerekmektedir. O halde ortaya çıkan ürünün "Türkü" olabilmesi için ne olmalıdır?

 

Hocalarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda, o ezginin "demlenmesi", kuşaklardan kuşaklara aktarılması, unutulmaması, kaybolmaması gerekir. Peki bu kuşaklar arası aktarımın süresi ne kadardır? Yani bir ezgi kaç yıl süreyle toplumun düğününde, derneğinde, sevincinde, üzüntüsünde dillendirilirse "Türkü" olma vasfını yerine getirmiş olur. Ayrıca teknik açıdan o ezgi ve sözlerin "Türkü formunda" olması da gerekmektedir. Peki o halde acaba her Türküye "anonim" damgası vurmak doğru mudur?

Öyle ezgilerimiz var ki gerçekten müziğinin veya sözlerinin kim tarafından yazıldığı belli değildir. Halk arasında çala-söylene bugüne kadar gelmiştir. Ama öyle ezgilerimiz de var ki müziğini yapan veya sözlerini yazan henüz hayattadır ve çok bilinen, herkes tarafından tanınan birisidir. Durum böyle olunca şahsi kanaatim, kimliği belli olan bir kişinin ürününe, sahibi belli değilmiş gibi davranmak sanırım biraz haksızlık olmakta…

 

Kim, hangi hak veya yetkiyle "Aşık Veysel, Aşık Mahzuni, Muharrem Ertaş, Çekiç Ali" gibi ozanların eserlerine “bu eserler sizin değil anonimdir” diyebilir?

 

Bir örnekle konuyu sonlandırmak istiyorum:

TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Müdürlüğü görevinde bulunduğum yıllarda, Türk Halk Müziği’nin önemli eserleri arasında sayabileceğimiz "Bir Yiğit Gurbete Gitse" ve "Sunayı da Deli Gönül Sunayı" Türkülerini besteleyen sevgili Bahri İlhan büyüğümüz, yanıma gelerek bir sıkıntısını dile getirmişti.

Elinde noter onayı olduğu halde, o türkülerin kendi "bestesi" olduğunu ispat edememişti. Bana o gün sohbetimizde anlattıkları dün gibi hafızamdadır. Söylediklerini aynen aktarıyorum;

 

“O dönemde bunlar benim bestem deseydim, “Türk Halk Müziği’nde beste yok” gerekçesiyle, TRT Repertuarına alınmıyorlardı. İstersen seni kaynak kişi olarak kabul edelim ve senden derlemiş olalım dediler. Ben de bu eserlerimin çalınıp-söylenebilmesi, kuşaklara aktarılabilmesi için kabul ettim. Şimdi de bu eserlerin benim bestem olduğunu ispat etmeye çalışıyorum. Ama açtığım davalarda bilirkişi olarak görüşü alınanlar, TRT Repertuarındaki bilgileri dikkate alarak, bunlar beste değil, derlemedir. İlgili kişi besteci değil, kaynak kişidir diye görüş bildirmekte ven bu eserlerin benim bestelerim olduğunu bir türlü ispat edemiyorum”

 

Tamamen kişinin kendi ürünleri olan ezgiler için kendisine, "Türk Halk Müziği’nde beste olmaz, sen bunların kaynak kişisi olmalısın" diyoruz.

 

O halde belki de Türkülerimizi incelerken, belirli bölümlere ayırmak bizi rahatlatacaktır. Türkülerimizi en azından "anonim Türküler, beste Türküler veya türkü formunda besteler, usta malı Türküler" gibi bölümlere ayırarak incelemek sanırım daha yerinde bir inceleme tekniği olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.