Aslında hepimiz içinden çıktığımız toplumun birer ürünüyüz. Toplumun vasatı ne ise yöneticiler de o düzeyde olacaktır. Yani önemli olan bir toplumun “insan kalitesi”dir. İnsan kalitesi ne kadarsa toplumun, yöneticinin kapasitesi de o kadar olacaktır.
Bunun dünya görüşüyle, siyasal taraflarla bir ilgisi de yoktur. Kültür seviyesi ile ilgisi vardır. Örneğin fırsatçılık bir kültürdür. Bir toplumda bu kültür “Bal tutan parmağını yalar.” anlayışı ile beslenmiş ve yerleşmiş ise hangi dünya görüşü, hangi parti iktidara gelirse gelsin kamu imkanlarına hukuksuzca tevessül eden bazı yöneticiler olacaktır. Çünkü toplumun insan malzemesi bellidir. Her parti, her akım, her grup aynı insan malzemesini kullanmaktadır. Yöneticiler de o toplumun bir parçasıdır ve onun içinden çıkmaktadır.
Bu da “Layık olduğunuz gibi yönetilirsiniz.” hükmünün sosyolojik açıdan kanıtıdır. Daha güzel bir toplum hayatı istiyorsak ve iyi şeylere layık olduğumuzu düşünüyorsak insan kalitesini yükseltmek zorundayız. Değişimin başlayacağı yer ise aslında herkesin kendisidir. Sonra da yakın çevresidir. Böylece olumlu değişim topluma yayılır, insan kalitesi yükselir. Verimlilik, mutluluk ve refah ise insan kalitesi ile birlikte yükselir.
Fakat sıradan insanlara göre yöneticideki değişim toplumda daha büyük etki yapar. Bu nedenle yöneticinin birey olarak iyi olması diğer insanlara göre daha önemlidir. Yöneticilerin “nitelikli insan” olması toplumdaki müspet değişim için başat bir rol oynar.
Bu gerçeği şöyle de okuyabiliriz: Yöneticileri en iyilerden seçerseniz toplumun da kalitesini yükseltmeye hizmet edersiniz. Çünkü örnek, model ve kuralları yorumlayan, böylece şartları şekillendiren onlardır. Çağlar öncesinden söylenmiş. “Bir toplumu değiştirmek için önce alimlerini ve idarecilerini değiştiriniz.” prensibi çağlar değişse de geçerliliğini koruyor. İşte yöneticinin kamu görevinden başlayıp özel yaşamına kadar uzanan bir vicdani duruş sorumluluğu burada doğmaktadır.
Bilinçli, donanımlı temsil kabiliyeti yüksek, inovasyon kültürü taşıyan yöneticilerin toplumların geleceği için ne kadar büyük bir rol oynayacağı ortadadır. “At binicisine göre kişner.” atasözü yöneticilerin duruşuna göre insanların kendilerine çekidüzen verdiğini çok güzel anlatmaktadır.
Eğri Cetvelden Doğru Çizgi Çıkmaz
“Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.” ise, ölçülerimizi doğrultmak, doğru ölçü ve ilkelerle karar almak da çok önemlidir. Kurumlara ve topluma istikamet çizen yöneticilerin ölçüleri ne kadar doğru ise kararları da o kadar isabetli olacaktır.
Öyleyse yöneticilerin daha “nitelikli” hale gelmesini sağlamak için yapılan okumalar, düzenlenen hizmet içi eğitimler, kişisel gelişim eğitimleri ve seminerler sadece iş verimliliği açısından değil toplumun olumlu değişimi ve kültü rel olgunlaşması için de kritik değerdedir. Bu topluma yönelik bir “iyileştirme” çalışmasıdır. Eğitim önemlidir. Fakat yöneticilerin eğitimi daha da önemlidir
