Toplumun çoğu, para ile gücün aynı şey olduğunu düşünür. Oysa paranın satın alamadığı bir güç türü vardır: duygusal güç. Bir odada kimseye hükmetmeden varlık gösterebilmek, anlaşılmasan da kendini terk etmemek, kaybetme ihtimaliyle yüzleşirken bile merkezde kalabilmek… İşte bu, duygusal gücün tanımıdır.
Duygusal güce sahip biri, para kazandığında onunla özdeğerini karıştırmaz; para gittiğinde ise panikle değil, bilinçle hareket eder. Çünkü bilir ki asıl yatırım, kendinedir. Maddi kaynak bir araçtır, ama duygusal güç bir temeldir.
Birçok kişi zengin olmak ister, ama zenginliğin yükünü taşıyacak içsel yapıyı inşa etmez. Oysa para, kimi zaman kaygıları büyüten, kimi zaman ilişkileri sınayan, kimi zaman içimizdeki boşlukla bizi baş başa bırakan bir aynadır. İçsel gücümüz yeterince sağlam değilse, parayla gelen konfor kısa süreli bir oyalamaya dönüşebilir.
Tam tersi de mümkündür: Maddi olarak kısıtlı ama duygusal olarak güçlü biri, yaratıcı çözümler üretir, ilişkilerinde net sınırlar koyabilir ve sahip olduklarını şükranla büyütebilir. O kişi, dış koşullar ne olursa olsun, içsel merkezini koruma becerisine sahiptir.
Bu yüzden belki de yeni zenginlik tanımımızı gözden geçirme zamanı gelmiştir. Ne kadarımız banka hesabına değil de kalbine yatırım yapıyor? Hangi kazanç, geceleri huzurla uyumamıza yetiyor? Para bizi daha iyi insanlar mı yapıyor, yoksa daha savunmasız korkularımızı mı besliyor?
Unutmayalım: Parayı yönetmek için duygusal güç, duygusal gücü inşa etmek için ise kendimizle dürüst bir ilişki kurmak gerekir.
Belki de gerçek zenginlik, hem cüzdanımızda hem ruhumuzda açık ve sağlam bir alan yaratabilmektir.
