Bir dostumuzla karşılaştığımızda ilk yaptığımız ve aslında yapmamız da gereken şey, selam vermektir. Selamün aleyküm de diyebiliriz, merhaba da hatta kısaca selam da diyebiliriz…
Selam kelimesi, sağlam, eksiksiz, temiz anlamlarına gelir. İbrani ve Arami dilindeki seleme kökünden türetilmiştir. Araplar selamün aleyküm, İbraniler ise kısaca şalom der. Bu kelime, barış ve rahatlık anlamlarına da gelir. Aynı zamanda, “Gelip geçici olmayan yani baki olan” anlamında Allah’ın sıfatlarındandır. Âlimler, selam vermenin sünnet, almanın farz olduğunu söylemiş, Peygamberimiz, selama selamla karşılık vermek gerektiğini bildirmiştir.
Dilimizde selam ile ilgili pek çok tamlama ve deyim bulunur. İşte birkaçı: selam almak, selam vermek, selamlamak, selam etmek, selam yollamak, selamlaşmak, selamı sabahı kesmek. Atalarımız, selam kelimesinden kişi adı yapmış ve çocuklarına Selâmi adını bile koymuşlar.
Anadolu’da sokakta yürürken tanımadığınız kişiler size selâm verirse şaşırmayın. Çünkü Türk toplumunun en eski geleneklerinden biridir selâmlaşmak. Dünyanın birçok yerinde olgun insanlar, gördüklerine selam verir.
İsviçre’nin Zürih kentinde, erken saatte kalkıp, otelden çıkarak çevreyi keşfetmek için caddede yürüyordum. Karşıdan gelen yaşlı bir zat gülerek “Bonjour Mösyö” dedi. Bir şey soracak sandım önce. Ancak yürüyüp geçtiğini görünce, şaşkın bir vaziyette arkasından “bonjour” dedim. Kim olduğunu bilmediğim, hayatımda bir kez gördüğüm bu beyefendinin selamını 40 yıldır unutmadım. Ne dostumdu ne de düşmanım. Ama o selam, bir daha hiç görmediğim kişiye beni ruhen dost eyledi.
Bosna Hersek’te Türkçe konuştuğunuzu duyup, size “Selamün aleyküm” diyenler olacaktır. Selam kelimesi, yalnızca Boşnakçada, Arnavutçada değil İngilizcede de var. İngilizce sözlüklere ‘Salaam’ diye bakarsanız, karşılığının selam olduğunu görebilirsiniz. Etimologlar, ABD’de aydınların ‘hoşça kal’ yerine kullandığı ‘so long’ kalıbının, aslında selam kelimesinin zaman içinde değişmiş hali olduğunu belirtirler. Çünkü bu kelime aynı zamanda veda anlamında da kullanılır. Bilirsiniz, bazıları ayrılırken, ‘hadi selamünaleyküm’ der.
Farsça kökenli bir söz olan ‘merhaba’ da desek selâmlaşma artık, genellikle birbirini tanıyan insanlar arasında yapılmaktadır. Selâm almamak ise kültür ve inanç açısından çok büyük kabalık olarak nitelendirilir. Bir başka kabalık da sokakta bir tanıdığa, bağırarak selam vermektir. Çünkü selam, nezaket sözüdür ve nezaket içinde gülümseyerek söylenmelidir.
Bir televizyon programında, somurtarak selam veren bir sunucu, daha işin başında seyircisini kaybeder. Bir sahnede somurtarak selam veren konuşmacı, soğuk bir izlenim bırakır kendisini dinleyenlerde. Düşünsenize, size selam veren veya selamınızı alan biri, buz gibi bir ifadeyle cevap verdiğinde, selam verdiğinize pişman olur, “Selam verdik, borçlu çıktık” demez misiniz?
Son yıllarda dikkat ettiniz mi bilmem ama bir çocuğa “annene babana selam söyle” dediğimizde, size ‘olur’ ya da ‘tamam’ demektedir. Hâlbuki hem saygı hem de kibarlık belirten “başüstüne” diye bir sözümüz vardı, çocuklara bu söz unutturuldu sanki.
Selam, yalnızca bir söz değil aynı zamanda duruş ifadesidir. Bayrağa selam verilir, cenazeye selam verilir, amirlere selam verilir, halka selam verilir. Ulusal bayramlarda sancak veya bayrak, geçişi sırasında ayakta selamlanır. Bunun anlamı:
“BAYRAĞI SELAMLARKEN HATIRLAYIN BİZLERİ
GÖRÜN ÜSTÜNDE BİZDEN KALAN İZLERİ…” dizelerinde ifade edildiği üzere, bu vatan için kanlarını dökenleri selamlamaktır.
Barış, esenlik, temizlik ve bütünlük demek olan selam, kulakta bir nağme bırakır. Selâm yerine kalın L sesiyle seLam diyenler de vardır. Salam der gibi selâm denilmez. Selam kelimesindeki L sesi; lâle, Lâtin, lâmba gibi ince telaffuz edilir.
Selâm kelimesine söyleniş bakımından en çok benzeyen kelime, kelâm’dır. Selam verin, dost olun hasılı kelâm.
