Gazze’de çocuklar ölüyor, hastaneler bombalanıyor, şehirler yok ediliyor. Dünya ise sadece izliyor. Daha da acısı, insan haklarını dillerinden düşürmeyen Batılı ülkeler bu trajediye gözlerini kapatıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler kürsüsünden çok net söyledi: “Gazze’de yaşanan bir soykırımdır.” Bu sözün altını tarihin en acı gerçeğiyle doldurdu: Holokost.
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası, yaklaşık 6 milyon Yahudi’yi sistematik olarak yok etti. Erdoğan, Gazze’deki trajediyi Holokost’a benzeterek, insanlığın ders çıkarması gerektiğini ve sessiz kalmanın suç ortaklığı anlamına geldiğini vurguladı.
Gazze’deki dram sadece sayılardan ibaret değil. 65 binden fazla sivil hayatını kaybetti, bunların 20 binden fazlası çocuk. Erdoğan, BM kürsüsünde tüm dünyaya seslendi: “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir düzen kurulmalıdır.”
Erdoğan’ın bir diğer önemli vurgusu, “Dünya 5’ten büyüktür” mesajıydı. Bu söz, BM Güvenlik Konseyi’nin sınırlı ve adaletsiz yapısına dikkat çekiyor. Mazlumların haklarını savunmak, sadece Türkiye’nin değil, tüm vicdan sahibi devletlerin sorumluluğudur.
Çifte standarda da dikkat çeken Erdoğan, insan hakları ve özgürlükler evrensel değer olarak savunulurken, Gazze’de yaşananlara göz yumulduğunu hatırlattı. Çocukların elleri, kolları ve bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor; sağlık altyapısı çökmüş durumda. Bu dram, sadece Gazze’deki değil, tüm insanlığın vicdanına bir çağrıdır.
Batı’nın sessizliği ve çifte standardı, Erdoğan’ın mesajını daha da anlamlı kılıyor. Türkiye, mazlumların sesi olarak uluslararası arenada duruşunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Erdoğan’ın çağrısı ise açıktır: “Sessiz kalmak artık bir seçenek değil; insanlık vicdanı Gazze’de sınanıyor.”
Gazze’nin çığlığı sadece bir bölgesel kriz değil; insanlık sınavıdır. Tarih, insanlığın vicdanına bakacak ve sessiz kalanları kayıtlara geçirecektir. Bugün sesini yükseltmek, yarının adaletini şekillendirecek en büyük sorumluluktur.