İlhan İŞMAN
Köşe Yazarı
İlhan İŞMAN
 

Akıl Terinin Memleketi : Kayseri

Kayseri insanı, sanayicisi ve esnafı, “hesabı kitaptan önce akılda tutan” bir geleneğin mirasçısıdır. Ahilikten Kültepe tabletlerine, pazarlık zekâsından imece usulüne… Bu şehirde ticaret, yalnız para değil; itibar, söz ve ölçüdür. Kayseri, ticareti bir “durum” değil, bir disiplin olarak gören şehirdir. Burada pazarlık bir oyun havası ise, adımlar yüzyıllar öncesinden ezberlenmiş hareketlerdir. Şehrin genetik hafızasında, Kültepe/Kaniş Karum’un kil tabletleri vardır. Kayıt tutmanın, riski göze almanın, yeri ve zamanı geldiğinde ekmeğini bölmenin, ortaklık kurmanın ilk alfabelerinden biridir. Üzerine eklenen Ahilik kültürü; işi ahlakla, teraziyi vicdanla, terbiye etmiştir. Sonuç: Çelik gibi disiplin, kadife gibi ilişki. Kayseri’nin müteşebbis gücünün dört taşı var: Aile Sermayesi ve Güven Sermayesi: Söz senettir. Aile işletmesi, yalnızca baba-oğul değil; kuzen, enişte, halaoğlu… Zincir ne kadar genişse, risk o kadar bölünür. Güven sermayesi, bankadan ucuz, teminattan daha kıymetlidir. Kayıt Kültürü: Defter sade bir defter değildir; küçük bir yönetim bilgi sistemidir. Kimin borcu ne, kimin gönlü kırık, kimin çocuğu üniversiteye gidiyor… Hepsi not olur; çünkü müşteri yalnız müşteri değil, komşudur. Pazarlık Disiplini: Pazarlık “fiyatı düşürmek” değildir; değerin yerini bulmasıdır. Kayseri’de pazarlık, malın niteliğini konuşarak müşteriyi eğitme sanatıdır. “Ucuz” yerine “isabet” arar. İmece ve Hemşeri Ağı: Yurt içinde ve dışında Kayserili iş insanlarının birbirini kollaması bir romantizm değildir, lojistik üstünlük yaratır. Tedarik, finansman, pazar bilgisi… Hemşeri ağı, fiilen bir hızlandırıcıdır. Müşteri sorar: “Usta, bu kaç para?” Esnaf gülümser: “Sana kaç olsun?” Müşteri şaşkın: “Ben ne bileyim, sen satıyorsun.” Esnaf: “Doğru; ama sen değerini anladıysan, pazarlığımız kısa sürer.” Ders: Kayseri’de fiyat, müşterinin değeri okumasıyla başlar.   Bir yolcu pastırma alır: “Usta en lezzetlisi hangisi?” Esnaf: “Sırttır ama onu mecburen ben yerim; size en iyisinin bir altını veririm.” Ders: Esprinin içinde kalite hiyerarşisi ve ürün bilgisi saklıdır. Küçük esnaf, müdavime her ayın sonunda hesap çıkarır. Müşteri “üstü kalsın” der; esnaf yazmaz. “Yaz oğlum,” der yanında yetişen çırağa, “üstü kalmayınca müşteri kalır.” Ders: Kârlılık uzun oyundur; sadakat iskonto değil, itibarla kurulur. Kültepe tabletleri bize şunu söyler: Kaynak kısıtlıysa, bilgi ayrıcalık demektir. Kayseri’de ustalık, hızlı bilgi toplama – hızlı karar verme ikilisindedir. Sabah halden fiyat, öğlen ham madde, akşam nakliye… Üç veri, tek kararla maliyet kontrolü. Bu, MBA kitaplarında “çeviklik” diye yazıyor; Kayseri’de bakkal defterinde ise yüzyıllık pratik, kadim bilgidir. Ahilikten gelen ölçü ise şudur: “Helal kazanç, helal terazi.”  Bugünün karşılığı “uyum, şeffaflık, sürdürülebilirlik.” Yani Kayseri’nin eski aklı, bugünün kurumsal jargonu: itibar riski yönetimidir. Kayseri’nin imalat refleksi, “atölyeden kümeye” yolculuğu iyi okumasından gelir. Metalden mobilyaya, kablo-sanayiden makineye… Küçük üretici tek başına dünyaya çıkamaz; birlikte ölçek olunur, birlikte marka olunur. Organize sanayi mantığı, Kayseri’de yalnız alan değil; alışkanlıktır. Yan yana duran fabrikalar, aslında birbirinin riskini indirger, teslim süresini kısaltır, kaliteyi sabitler. Teslim tarihi sıkışmış sanayici, komşu fabrikaya gider: “Senin pres iki gün yatıyormuş, benim iş iki gün coşuyor.” Komşu: “Yarın sabah çay bizden, pres sizden.” Ders: Kayseri’de rekabet, sıfır toplam oyun değil; birlikte büyüme stratejisidir. Kayseri’nin esprisi sert değil; nüktedendir. Kalbi kırmadan gerçeği söyler. Bir çırak “Usta, bu kadar hesabı nasıl tutuyorsun?” diye sorunca usta cevap verir: “Evlat, hesap bizde defterden önce yüzdedir; yüz kızarırsa defter düzelmez.” Bu söz, bugünün şirketlerinde “etik uyum” diye yazılır; Kayseri’de bir cümleyle anlatılır. İşte size çok iyi bildiğiniz Kayseri Usulü Büyüme Reçetesi Ürünü Tanı, Müşteriyi Öğret: “Pazarlık”ı fiyat kavgası değil, değer anlatımı yap. Nakitte Temkin, İlişkide Cömertlik: Nakit akışı sıkı; söz ve iletişim cömert olsun. Kayıt ve İtibar: Kâr-kâğıt dengesi bozulursa önce itibar kırılır. İtibar kırılırsa kâr artık rakam değildir. Kümelen, Yalnız Değilsin: Yan sanayi ile aynı ritimde yürü; hız ve kaliteyi birlikte artır. Espriyle Yumuşat, İlkeyle Sertleş: Şaka tansiyonu düşürür; ilke oyunu kurar. Kayserili, iyiliği sadaka gibi değil, döngü gibi yapar. Bir gence staj kapısı açmak, bir tedarikçiye zor günde vade tanımak, bir müşteriye kriz anında “mal benden, ödeme sonra” demek… Hepsi sosyal sermaye yatırımının kalemleridir. Yarın başka bir kapıda, başka bir ihtiyacı doğal olarak karşılar. Bu yüzden Kayseri’de “iyilik” bir jest değil; ekonomik ekosistemin yağıdır. Esnaf, genç girişimciye mal verir: “Ödemeyi dört ay sonra yap.” Genç şaşırır: “Usta, bu faiz?” Esnaf gülerek: “O, sende kalsın; bana şükür faizi yeter: işin büyüsün, sen de bir gün bir gence böyle yap.” Ders: Döngü tamamlandığında, şehir zenginleşir. Kayseri’nin Öğrettiği Kısa Manifesto Hesap akılda başlar, defterle biter. Pazarlık değerin terbiyesidir, fiyatın değil. İtibar nakitten pahalıdır; ama iflasta ilk kurtarandır. Komşu fabrikaya çay götüren, ihracatta gün kazanır. Espri tansiyonu düşürür; ilke yönünü buldurur. Kayseri’yi ve Kayseriliyi överken aslında tecrübeyi övüyoruz. Çünkü bu şehir, yüz yılın üstünden gelen bir koridoru açık tutuyor: bilgi → ilişki → itibar → ticaret → üretim. Yolun başında hangi dükkâna girersen gir, kapıda aynı cümleyi hissedersin: “Hoş geldin; hesabı sonra değil, beraber tutalım.” İşte Kayseri’nin sermayesi bu: Akıl teri, ölçülü espri ve sözün altına imza. Bu şehirden öğrenilecek en kıymetli şey, kazancın yalnız kasada değil; güvende, ilişkide, yüzün akında yazmasıdır.
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2025 -Pazar
İlhan İŞMAN

Akıl Terinin Memleketi : Kayseri

Kayseri insanı, sanayicisi ve esnafı, “hesabı kitaptan önce akılda tutan” bir geleneğin mirasçısıdır. Ahilikten Kültepe tabletlerine, pazarlık zekâsından imece usulüne… Bu şehirde ticaret, yalnız para değil; itibar, söz ve ölçüdür.

Kayseri, ticareti bir “durum” değil, bir disiplin olarak gören şehirdir. Burada pazarlık bir oyun havası ise, adımlar yüzyıllar öncesinden ezberlenmiş hareketlerdir.

Şehrin genetik hafızasında, Kültepe/Kaniş Karum’un kil tabletleri vardır. Kayıt tutmanın, riski göze almanın, yeri ve zamanı geldiğinde ekmeğini bölmenin, ortaklık kurmanın ilk alfabelerinden biridir. Üzerine eklenen Ahilik kültürü; işi ahlakla, teraziyi vicdanla, terbiye etmiştir.

Sonuç: Çelik gibi disiplin, kadife gibi ilişki.

Kayseri’nin müteşebbis gücünün dört taşı var:

Aile Sermayesi ve Güven Sermayesi: Söz senettir. Aile işletmesi, yalnızca baba-oğul değil; kuzen, enişte, halaoğlu… Zincir ne kadar genişse, risk o kadar bölünür. Güven sermayesi, bankadan ucuz, teminattan daha kıymetlidir.

Kayıt Kültürü: Defter sade bir defter değildir; küçük bir yönetim bilgi sistemidir. Kimin borcu ne, kimin gönlü kırık, kimin çocuğu üniversiteye gidiyor… Hepsi not olur; çünkü müşteri yalnız müşteri değil, komşudur.

Pazarlık Disiplini: Pazarlık “fiyatı düşürmek” değildir; değerin yerini bulmasıdır. Kayseri’de pazarlık, malın niteliğini konuşarak müşteriyi eğitme sanatıdır. “Ucuz” yerine “isabet” arar.

İmece ve Hemşeri Ağı: Yurt içinde ve dışında Kayserili iş insanlarının birbirini kollaması bir romantizm değildir, lojistik üstünlük yaratır. Tedarik, finansman, pazar bilgisi… Hemşeri ağı, fiilen bir hızlandırıcıdır.

Müşteri sorar: “Usta, bu kaç para?”

Esnaf gülümser: “Sana kaç olsun?”

Müşteri şaşkın: “Ben ne bileyim, sen satıyorsun.”

Esnaf: “Doğru; ama sen değerini anladıysan, pazarlığımız kısa sürer.”

Ders: Kayseri’de fiyat, müşterinin değeri okumasıyla başlar.

 

Bir yolcu pastırma alır: “Usta en lezzetlisi hangisi?”

Esnaf: “Sırttır ama onu mecburen ben yerim; size en iyisinin bir altını veririm.”

Ders: Esprinin içinde kalite hiyerarşisi ve ürün bilgisi saklıdır.

Küçük esnaf, müdavime her ayın sonunda hesap çıkarır. Müşteri “üstü kalsın” der; esnaf yazmaz. “Yaz oğlum,” der yanında yetişen çırağa, “üstü kalmayınca müşteri kalır.”

Ders: Kârlılık uzun oyundur; sadakat iskonto değil, itibarla kurulur.

Kültepe tabletleri bize şunu söyler: Kaynak kısıtlıysa, bilgi ayrıcalık demektir. Kayseri’de ustalık, hızlı bilgi toplamahızlı karar verme ikilisindedir. Sabah halden fiyat, öğlen ham madde, akşam nakliye… Üç veri, tek kararla maliyet kontrolü. Bu, MBA kitaplarında “çeviklik” diye yazıyor; Kayseri’de bakkal defterinde ise yüzyıllık pratik, kadim bilgidir.

Ahilikten gelen ölçü ise şudur: “Helal kazanç, helal terazi.” 

Bugünün karşılığı “uyum, şeffaflık, sürdürülebilirlik.” Yani Kayseri’nin eski aklı, bugünün kurumsal jargonu: itibar riski yönetimidir.

Kayseri’nin imalat refleksi, “atölyeden kümeye” yolculuğu iyi okumasından gelir. Metalden mobilyaya, kablo-sanayiden makineye… Küçük üretici tek başına dünyaya çıkamaz; birlikte ölçek olunur, birlikte marka olunur. Organize sanayi mantığı, Kayseri’de yalnız alan değil; alışkanlıktır. Yan yana duran fabrikalar, aslında birbirinin riskini indirger, teslim süresini kısaltır, kaliteyi sabitler.

Teslim tarihi sıkışmış sanayici, komşu fabrikaya gider: “Senin pres iki gün yatıyormuş, benim iş iki gün coşuyor.”

Komşu: “Yarın sabah çay bizden, pres sizden.”

Ders: Kayseri’de rekabet, sıfır toplam oyun değil; birlikte büyüme stratejisidir.

Kayseri’nin esprisi sert değil; nüktedendir. Kalbi kırmadan gerçeği söyler.

Bir çırak “Usta, bu kadar hesabı nasıl tutuyorsun?” diye sorunca usta cevap verir: “Evlat, hesap bizde defterden önce yüzdedir; yüz kızarırsa defter düzelmez.”

Bu söz, bugünün şirketlerinde “etik uyum” diye yazılır; Kayseri’de bir cümleyle anlatılır.

İşte size çok iyi bildiğiniz Kayseri Usulü Büyüme Reçetesi

Ürünü Tanı, Müşteriyi Öğret: “Pazarlık”ı fiyat kavgası değil, değer anlatımı yap.

Nakitte Temkin, İlişkide Cömertlik: Nakit akışı sıkı; söz ve iletişim cömert olsun.

Kayıt ve İtibar: Kâr-kâğıt dengesi bozulursa önce itibar kırılır. İtibar kırılırsa kâr artık rakam değildir.

Kümelen, Yalnız Değilsin: Yan sanayi ile aynı ritimde yürü; hız ve kaliteyi birlikte artır.

Espriyle Yumuşat, İlkeyle Sertleş: Şaka tansiyonu düşürür; ilke oyunu kurar.

Kayserili, iyiliği sadaka gibi değil, döngü gibi yapar. Bir gence staj kapısı açmak, bir tedarikçiye zor günde vade tanımak, bir müşteriye kriz anında “mal benden, ödeme sonra” demek… Hepsi sosyal sermaye yatırımının kalemleridir. Yarın başka bir kapıda, başka bir ihtiyacı doğal olarak karşılar. Bu yüzden Kayseri’de “iyilik” bir jest değil; ekonomik ekosistemin yağıdır.

Esnaf, genç girişimciye mal verir: “Ödemeyi dört ay sonra yap.”

Genç şaşırır: “Usta, bu faiz?”

Esnaf gülerek: “O, sende kalsın; bana şükür faizi yeter: işin büyüsün, sen de bir gün bir gence böyle yap.”

Ders: Döngü tamamlandığında, şehir zenginleşir.

Kayseri’nin Öğrettiği Kısa Manifesto

Hesap akılda başlar, defterle biter.

Pazarlık değerin terbiyesidir, fiyatın değil.

İtibar nakitten pahalıdır; ama iflasta ilk kurtarandır.

Komşu fabrikaya çay götüren, ihracatta gün kazanır.

Espri tansiyonu düşürür; ilke yönünü buldurur.

Kayseri’yi ve Kayseriliyi överken aslında tecrübeyi övüyoruz. Çünkü bu şehir, yüz yılın üstünden gelen bir koridoru açık tutuyor: bilgiilişkiitibarticaretüretim. Yolun başında hangi dükkâna girersen gir, kapıda aynı cümleyi hissedersin:

“Hoş geldin; hesabı sonra değil, beraber tutalım.”

İşte Kayseri’nin sermayesi bu: Akıl teri, ölçülü espri ve sözün altına imza. Bu şehirden öğrenilecek en kıymetli şey, kazancın yalnız kasada değil; güvende, ilişkide, yüzün akında yazmasıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.