Türkiye, uluslararası hukuk açısından Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) sendika özgürlüğünü güvenceye almak ve sendikal ayrımcılığı önlemek amacıyla İLO’nun hem 87. hem de 98. sayılı sözleşmelerine taraftır.
ILO 87 No’lu Sözleşme çalışanlara örgütlenme özgürlüğü tanır:
İşçiler ve işverenler, önceden izin almadan kendi örgütlerini kurabilirler. Herkes, kendi seçtiği sendikaya üye olabilir. Sendikalar, devlet müdahalesi olmadan kendi tüzüklerini hazırlayabilir, yöneticilerini seçebilir, faaliyetlerini yürütebilir. Ulusal veya uluslararası düzeyde federasyonlara, konfederasyonlara katılabilirler. Devlet, sendikaların özgürce kurulmasına ve çalışmasına engel olamaz, müdahale edemez.
ILO 98 No’lu Sözleşme, sendikal özgürlüğün ötesinde sendikal ayrımcılığın yasaklanması ve toplu pazarlık hakkı üzerine odaklanır. Bir işçinin işe alınması, çalıştırılması ya da işten çıkarılması sendika üyeliğine bağlanamaz. Sendikal faaliyetleri nedeniyle, işçilere ayrımcılık yapılamaz. İşverenler, sendikaların kuruluşuna ve işleyişine müdahale edemez. İşçi ve işveren örgütleri, çalışma koşullarını belirlemek için toplu pazarlık yapma hakkına sahiptir. Devlet, toplu pazarlığı kolaylaştırıcı tedbirler almakla yükümlüdür.
“İşçiler sendikal faaliyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayamaz. Toplu pazarlık hakkı güvence altındadır.”
Ancak pratikte, kamu çalışanları ve işçiler hâlâ sendikal tercihlerinden dolayı baskı ve mobbing yaşayabilmektedir.
Bir kamu çalışanı anlatıyor:
“Kanunda özgür olduğum yazıyor ama farklı bir sendikaya üye olduğum için toplantılara çağrılmadım. Hak ararken yalnız bırakıldım.”
Bu söz, aslında binlerce kamu emekçisinin ortak hikâyesidir.
Sendikalar, dayanışmanın adı olması gerekirken, bazen baskının başka bir biçimine dönüşebiliyor.
Oysa sendikaya üye olmak bir tercihtir; özgür iradeyle alınması gereken bir karardır. Bir baskının gölgesinde verilen karar, hak değil, mobbing olur.
Türkiye’de Anayasa, sendikal hakları güvence altına alıyor. 4688 sayılı kanun kamu çalışanlarının örgütlenmesini düzenliyor.
Kağıt üzerinde haklarımız var, ama uygulamada çoğu kez başka bir tabloyla karşılaşıyoruz. Farklı bir sendikada olduğunuz için görev yeriniz değiştirilebiliyor, terfiniz gecikebiliyor, işyerinde dışlanabiliyorsunuz. Bu da mobbingin bir başka yüzü.
En acısı ise bu baskının, umut bağlanan örgütlerden yani sendikaların içinden de gelebiliyor olması. Dayanışma beklediğiniz yerde yalnız kalmak, insanın içini iki kez acıtıyor.
Türkiye, ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine taraf. Ama ILO 190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Taciz” sözleşmesine hâlâ imza atmadı. Oysa bu sözleşme, mobbingin önlenmesinde dönüm noktası olacak çok önemli bir belge.
Kanaatimiz odur ki bu sözleşmenin imzalanmaması ve pozitif işyeri ortamlarının çoğalmaması için gizli bir el, network ve lobi faaliyetleri yürütmekte, çalışma barışının ve onurlu çalışma hakkının gelişmesine engel olmak istemektedir. Bu durumu kamuoyunun ve özellikle sendikaların dikkatine sunuyor, gözden kaçırmamalarını diliyoruz…
Bugün ihtiyacımız olan şey çok basit:
Hak ararken yalnız kalmamak.
Dayanışmanın gerçekten yaşatılması.
Ve sendikal özgürlüğün bir anayasa maddesinden ibaret değil, işyerinde hissedilen bir gerçek olması.
Maalesef zaman zaman sendikal baskılar yalnızca bireyin onurunu değil, ailenin huzurunu ve toplumun güvenini de sarsıyor. Mobbinge uğrayan bir kamu çalışanı eve mutsuz dönüyor; bu mutsuzluk çocuklarına, eşine, çevresine yansıyor.
Biz Mobbing ile Mücadele derneğiyiz. Biz insan hakkı savunuyoruz…
Demokrasiden, hukukun üstünlüğünden; hak, hukuk, adalet ve hakkaniyetten yanayız…
Tüm sendikalara eşit mesafedeyiz… Kimsenin tarafı ya da savunucusu değiliz, olamayız…
Dernek olarak Misyonumuz;
Çağdaş dünya ile bütünleşmiş güçlü bir sivil toplum kuruluşu olmak. İnsanlık suçu olan mobbing ve bullying ile mücadele etmek amacıyla ortak akılla kamu ve özel sektör işyeri, çalışan, işveren ve mağdurlarla işbirliği, koordinasyon ve iletişim içinde hareket ederek verimliliği artırmak, çalışma hayatı ve endüstri ilişkilerine olumlu yönde katkı sağlamak. Günün değişen ve gelişen koşullarına uyum sağlayarak, sürekli öğrenen ve paylaşan bir kuruluş haline gelmektir.
Vizyonumuz;
Toplumsal örgütlenmeyi destekleyerek, katılımcı demokrasinin kökleşmesine, toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak, siyasi, kültürel, ideolojik, bölgesel ya da mesleki bir amaç taşımadan, insan onurunu koruyarak özgün düşünce ve çalışmalarıyla mobbing ve bullying alanlarında sorun çözen, çağdaş bilimsel hizmetlerin yapıldığı, ulusal ve uluslararası düzeyde rol model bir sivil toplum kuruluşu olmaktır.
Amacımız; çalışma barışını korumak, onurlu çalışma hakkını savunmak, Pozitif işyeri ortamlarını çoğaltmak, beşeri sermayemizi korumak, kollamak, heba etmemek için; mobbing ile mücadele etmektir.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm sendikal kuruluşlara sesleniyoruz.
“Türkiye Mobbing Farkındalığı Araştırması” Anketine destek ve katkı vermeye
“Mobbing ile Mücadele Kararlılık Beyanı”nı imzalamaya var mısınız?
Çünkü unutmayalım: Hak, ancak birlikte savunulduğunda hak olur…
Ankete katılmak için: https://mobbing.org.tr/turkiye-mobbing-farkindaligi-anketi/

