İlhan İŞMAN
Köşe Yazarı
İlhan İŞMAN
 

Şiddeti Önlemenin bir yolu : Sosyal Arabuluculuk

Türkiye’nin üst politika belgelerinde yıllardır altı çizilen bir gerçek var: Şiddetle mücadele sadece reaksiyon vermekle sınırlı kalırsa, sistemler tıkanır; önleme odaklı sosyal politikalar ana akım hâle gelirse, hem toplumsal esenlik hem de kamu verimliliği artar.  Adalet Bakanlığı–HEGEM Vakfı iş birliğiyle, İnsan Hakları Eylem Planı doğrultusunda yürütülen program tam da bu ihtiyaca kurumsal bir cevap üretiyor. 2022–2023 döneminde koordinatör üniversiteler üzerinden yaklaşık beş bin “Yeminli Sosyal Arabulucu” ve “Yeminli Şiddet Önleme Danışmanı” mezun edildi; on binlerce kuruma ve milyonlarca kamu çalışanına resmî bildirimlerle erişildi.  Bu, tesadüfi bir proje değil; çok sektörlü, çok disiplinli tam bir dönüşüm mimarisi. Makro çerçeve net: 12. Kalkınma Planı’nın ilgili maddeleri ile Cumhurbaşkanlığı 2023/16 sayılı Genelgesi; farkındalık, kapasite geliştirme, yerel koordinasyon ve alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının güçlendirilmesini öngörüyor. Diğer bir ifadeyle, politika seviyesi “önleme”yi zorunlu kılıyor.  Saha gerçekliği de bunu teyit ediyor: Yalnızca 2023’te savcılık dosya yükü milyonlarla ifade ediliyor. Şiddet sonucu oluşan zararların maliyeti, önleyici müdahalelerin maliyetini katbekat aşıyor. Kamu mali disiplininin, insan hakları standartlarının ve toplumsal refahın kesişim kümesi de tam burada. Modelin çekirdeği basit ve etkili: Aile Temelli ve Okul Merkezli Arabuluculuk.  Aile; güven, esenlik ve özgürlük alanı olarak Anayasa’da teminat altındayken, ihtilaflar büyümeden müzakere ve arabuluculuk kültürüyle yönetildiğinde, adli sisteme yük azalıyor, çocuklar için olumlu sosyalleşme fırsatı doğuyor.  Okulda aynı yaklaşım hayata geçtiğinde; yöneticiler, öğretmenler, öğrenciler ve veliler ortak bir çözüm dilinde buluşuyor. Bu, sadece “proje” değil; kurumsal kapasite, saha aktörü yetiştirme, materyal havuzu ve 10’ar yıllık iş birliği sözleşmeleriyle desteklenen kalıcı bir ekosistem. HEGEM’in bakanlıklar, 27 devlet üniversitesi, valilikler ve STK’larla imzaladığı uzun soluklu protokoller bu sürdürülebilirliğin teminatı. Gelişmiş ülkelerde şiddetle mücadele ve sosyal arabuluculuk, kamunun yönetişim desteğiyle; yerel yönetimler, STK’lar ve akademi omuz vermeden başarıya ulaşmıyor.  Türkiye’nin yerel dinamikleri güçlü; asıl ihtiyaç, bu dinamikleri tek bir kurumsal çatı altında hizalayan koordinasyon kapasitesi. İl ve ilçe düzeyinde mülki idare amirlerinin liderliğinde, risk haritalarına dayalı, ölçülebilir hedeflerle ilerleyen, performans göstergeleri ve etki analizleriyle yönetilen bir model, politikanın sahaya gerçek anlamda inmesidir. Bu yaklaşım, “yargısal süreç öncesi” çözüm yollarını güçlendirirken, hukuk güvenliği ve insan hakları perspektifini genişletiyor. Sosyal arabuluculuk, tarafların gönüllülüğüne ve tarafsız üçüncü kişi desteğine dayalı dostane çözüm mekanizmalarıyla, uyuşmazlıkları mahkeme aşamasına taşımadan ele alıyor.  Eğitimle beslenen bu kültür, ailede, okulda, işyerinde, mahallede kısacası gündelik hayatın tüm kesişim noktalarında çatışmayı yönetilebilir kılıyor. Stratejik öneri hazır ve net: Aile Eksenli Sosyal Arabuluculuk ve Okul Merkezli Arabuluculuk, ulusal ölçekli bir “önleme altyapısı” olarak ölçeklendirilmeli. Kamu personeli için zorunlu farkındalık ve beceri eğitimleri, görev tanımlarına entegre edilmeli. Yerelde koordinasyon kurulları; veri temelli risk haritaları, vaka yönetimi protokolleri ve yönlendirme ağlarıyla kurumsallaştırılmalı.  Paydaş ekosistemi (bakanlıklar-üniversiteler-yerel yönetimler-STK’lar) için uzun vadeli finansman ve kalite güvence mekanizmaları tesis edilmeli. Sonuç basit bir denkleme dayanıyor: Şiddeti önlemek, şiddetin sonuçlarını yönetmekten hem daha insani, hem daha rasyonel, hem de daha ekonomiktir.  Türkiye’nin elinde politika seti, kurumsal ortaklıklar ve saha aktörleri var. Şimdi ihtiyaç olan, bu mimariyi ülke genelinde standartlaştırıp ana akım haline getirmek, uygulanıyor kılmak. Çünkü en verimli kamu yatırımı, krizi beklemeden insana ve barışa yapılan yatırımdır. Bir hakkı teslim etmezsem olmaz… Türkiye’de iyi şeyler de oluyor dedirten bu işin mimari, ömrünü şiddetin önlenmesi için mücadeleye adamış değerli bir akademisyen Sayın Prof. Dr. Adem SOLAK.  Adem hocam siz elbette mütevazı kişiliğinizle; iltifatı, övülmeyi sevmezsiniz, istemezsiniz. Bizler ülkemiz ve milletimiz adına yaptıklarınızın şahidiyiz, canlı tanığıyız.  Yolunuz ve bahtınız açık olsun değerli hocam…
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2025 -Pazartesi
İlhan İŞMAN

Şiddeti Önlemenin bir yolu : Sosyal Arabuluculuk

Türkiye’nin üst politika belgelerinde yıllardır altı çizilen bir gerçek var: Şiddetle mücadele sadece reaksiyon vermekle sınırlı kalırsa, sistemler tıkanır; önleme odaklı sosyal politikalar ana akım hâle gelirse, hem toplumsal esenlik hem de kamu verimliliği artar. 

Adalet Bakanlığı–HEGEM Vakfı iş birliğiyle, İnsan Hakları Eylem Planı doğrultusunda yürütülen program tam da bu ihtiyaca kurumsal bir cevap üretiyor. 2022–2023 döneminde koordinatör üniversiteler üzerinden yaklaşık beş bin “Yeminli Sosyal Arabulucu” ve “Yeminli Şiddet Önleme Danışmanı” mezun edildi; on binlerce kuruma ve milyonlarca kamu çalışanına resmî bildirimlerle erişildi. 

Bu, tesadüfi bir proje değil; çok sektörlü, çok disiplinli tam bir dönüşüm mimarisi.

Makro çerçeve net: 12. Kalkınma Planı’nın ilgili maddeleri ile Cumhurbaşkanlığı 2023/16 sayılı Genelgesi; farkındalık, kapasite geliştirme, yerel koordinasyon ve alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının güçlendirilmesini öngörüyor. Diğer bir ifadeyle, politika seviyesi “önleme”yi zorunlu kılıyor. 

Saha gerçekliği de bunu teyit ediyor: Yalnızca 2023’te savcılık dosya yükü milyonlarla ifade ediliyor. Şiddet sonucu oluşan zararların maliyeti, önleyici müdahalelerin maliyetini katbekat aşıyor. Kamu mali disiplininin, insan hakları standartlarının ve toplumsal refahın kesişim kümesi de tam burada.

Modelin çekirdeği basit ve etkili: Aile Temelli ve Okul Merkezli Arabuluculuk. 

Aile; güven, esenlik ve özgürlük alanı olarak Anayasa’da teminat altındayken, ihtilaflar büyümeden müzakere ve arabuluculuk kültürüyle yönetildiğinde, adli sisteme yük azalıyor, çocuklar için olumlu sosyalleşme fırsatı doğuyor. 

Okulda aynı yaklaşım hayata geçtiğinde; yöneticiler, öğretmenler, öğrenciler ve veliler ortak bir çözüm dilinde buluşuyor. Bu, sadece “proje” değil; kurumsal kapasite, saha aktörü yetiştirme, materyal havuzu ve 10’ar yıllık iş birliği sözleşmeleriyle desteklenen kalıcı bir ekosistem. HEGEM’in bakanlıklar, 27 devlet üniversitesi, valilikler ve STK’larla imzaladığı uzun soluklu protokoller bu sürdürülebilirliğin teminatı.

Gelişmiş ülkelerde şiddetle mücadele ve sosyal arabuluculuk, kamunun yönetişim desteğiyle; yerel yönetimler, STK’lar ve akademi omuz vermeden başarıya ulaşmıyor. 

Türkiye’nin yerel dinamikleri güçlü; asıl ihtiyaç, bu dinamikleri tek bir kurumsal çatı altında hizalayan koordinasyon kapasitesi. İl ve ilçe düzeyinde mülki idare amirlerinin liderliğinde, risk haritalarına dayalı, ölçülebilir hedeflerle ilerleyen, performans göstergeleri ve etki analizleriyle yönetilen bir model, politikanın sahaya gerçek anlamda inmesidir.

Bu yaklaşım, “yargısal süreç öncesi” çözüm yollarını güçlendirirken, hukuk güvenliği ve insan hakları perspektifini genişletiyor. Sosyal arabuluculuk, tarafların gönüllülüğüne ve tarafsız üçüncü kişi desteğine dayalı dostane çözüm mekanizmalarıyla, uyuşmazlıkları mahkeme aşamasına taşımadan ele alıyor. 

Eğitimle beslenen bu kültür, ailede, okulda, işyerinde, mahallede kısacası gündelik hayatın tüm kesişim noktalarında çatışmayı yönetilebilir kılıyor.

Stratejik öneri hazır ve net:

Aile Eksenli Sosyal Arabuluculuk ve Okul Merkezli Arabuluculuk, ulusal ölçekli bir “önleme altyapısı” olarak ölçeklendirilmeli.

Kamu personeli için zorunlu farkındalık ve beceri eğitimleri, görev tanımlarına entegre edilmeli.

Yerelde koordinasyon kurulları; veri temelli risk haritaları, vaka yönetimi protokolleri ve yönlendirme ağlarıyla kurumsallaştırılmalı.

 Paydaş ekosistemi (bakanlıklar-üniversiteler-yerel yönetimler-STK’lar) için uzun vadeli finansman ve kalite güvence mekanizmaları tesis edilmeli.

Sonuç basit bir denkleme dayanıyor: Şiddeti önlemek, şiddetin sonuçlarını yönetmekten hem daha insani, hem daha rasyonel, hem de daha ekonomiktir. 

Türkiye’nin elinde politika seti, kurumsal ortaklıklar ve saha aktörleri var. Şimdi ihtiyaç olan, bu mimariyi ülke genelinde standartlaştırıp ana akım haline getirmek, uygulanıyor kılmak.

Çünkü en verimli kamu yatırımı, krizi beklemeden insana ve barışa yapılan yatırımdır.

Bir hakkı teslim etmezsem olmaz… Türkiye’de iyi şeyler de oluyor dedirten bu işin mimari, ömrünü şiddetin önlenmesi için mücadeleye adamış değerli bir akademisyen Sayın Prof. Dr. Adem SOLAK. 

Adem hocam siz elbette mütevazı kişiliğinizle; iltifatı, övülmeyi sevmezsiniz, istemezsiniz. Bizler ülkemiz ve milletimiz adına yaptıklarınızın şahidiyiz, canlı tanığıyız. 

Yolunuz ve bahtınız açık olsun değerli hocam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.