“Bu topraklar yalnızca bir ülkenin sınırlarını değil, bir medeniyetin vicdanını taşır.”
Bazı sözler vardır, söylenmez; çağ olur.
“Türkiye, Türkiye’den büyüktür” işte o sözlerden biridir.
Bu cümle, coğrafi sınırları değil, tarihî ve kültürel derinliği anlatır.
Çünkü Türkiye dediğimiz şey, bir harita rengi değil; bir medeniyet sesi, bir vicdan mirasıdır.
Türkiye’nin konumu kaderdir.
Asya’nın bilgeliği, Avrupa’nın aklı, Afrika’nın sıcaklığı bu topraklarda kesişir.
Bir yanda Karadeniz’in güvenliği, diğer yanda Orta Doğu’nun dengesi...
Enerji koridorlarından tahıl yollarına, göç rotalarından dijital ağlara kadar dünyanın sinir sistemi Türkiye’den geçiyor.
O yüzden bu cümle sadece bir iddia değil, bir jeostratejik gerçektir.
Türkiye artık yalnızca bir ülke değil, bölgesel bir denge merkezi, hatta küresel bir etki gücüdür.
İmparatorluktan Cumhuriyete: Bir Süreklilik Hikâyesi
Osmanlı, farklı inançları ve kültürleri bir arada tutarak insanlık tarihine “bir arada yaşama” dersi verdi. Cumhuriyet ise bu mirası yeniden yorumladı; akılla, bilimle, özgürlükle.
Bu yüzden Türkiye’nin tarihi bir “kopuşlar dizisi” değil, bir süreklilik çizgisidir.
Bir yanda imparatorluğun vakarını, diğer yanda cumhuriyetin dinamizmini taşıyoruz.
Bu iki damar birleşince ortaya medeniyet refleksi çıkıyor: Adalet duygusu, mazluma sahip çıkma, zulme sessiz kalmama.
Bizi büyük yapan da tam olarak bu.
Bir Bosnalı annenin duasında,
Bir Azerbaycanlı gencin gözlerindeki minnettarlıkta,
Bir Afrikalı çocuğun “Teşekkürler Türkiye” deyişinde,
Bir Orta Asyalı öğrencinin pasaportunda “Türk burslusu” yazarken...
Türkiye, haritanın sınırlarını çoktan aşmıştır.
Çünkü bu bağlar sadece soyla değil, vicdanla kurulmuştur.
Bu yüzden “Türkiye Türkiye’den büyüktür” dediğimizde, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Afrika’dan Kafkasya’ya uzanan bir gönül coğrafyasını da kastederiz.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken Türkiye artık yeni bir rol üstleniyor:
Artık “denge unsuru” değil, “denge kurucu” bir aktör.
Enerji, güvenlik, gıda, göç, teknoloji... Her alanda sözü dinlenen bir ülke.
Bu tezi farklı disiplinlerden (jeopolitik, düşünce kuruluşları, gazetecilik) pek çok yabancı yazarda savunuyor. Türkiye’nin sınırlarının ötesine taşan etkisini vurguluyor.
Graham E. Fuller – “New Turkish Republic” (USIP Press, 2008)
Türkiye’yi “Müslüman dünyada pivotal (eksen) devlet” olarak konumlandırır; bölgesel dosyaların kilit çözücüsü olabileceğini savunuyor.
Zbigniew Brzezinski – “The Grand Chessboard” (1997)
Avrasya denkleminde Türkiye’nin konumunu jeostratejik mihver tartışması içinde ele alıyor; Avrasya’daki güç dağılımının küresel sonuçlarını anlatırken Türkiye’nin köprü-mentör rolüne işaret ediyor.
Robert D. Kaplan – “The Revenge of Geography” (2012)
Spykman’ın Rimland tezine yaslanarak Anadolu’yu “Anadolu kara köprüsü” olarak nitelendiriyor; eski Osmanlı sahasının güncel jeopolitiğinde Türkiye’nin merkeziliğini vurguluyor.
Lan O. Lesser – GMF & RAND çalışmaları
Türkiye’yi NATO’nun yeni güvenlik mimarisinde “pivotal swing state” ve Avrupa-Ortadoğu arasında stratejik bağ olarak okuyor. (soğuk savaş sonrası “köprü mü bariyer mi” tartışması dahil).
George Friedman – Geopolitical Futures / “The Next 100 Years”
Türkiye’yi 21. yüzyılda yükselen bölgesel güç olarak öngörüyor; enerji hatları, savunma kapasitesi ve çevresel krizler nedeniyle ağırlığının artacağını savunuyor.
Stephen Kinzer – “Crescent & Star: Turkey Between Two Worlds”
Türkiye’yi iki dünya arasında köprü ve potansiyeli yüksek bir toplum olarak tasvir ediyor; kültürel-siyasal çekim gücüne dikkat çekiyor.
CFR (Council on Foreign Relations) arka plan notları
Türkiye’nin coğrafya + NATO üyeliği kombinasyonuyla dış politikada “etkili ses” olduğu; çok eksenli dış politikanın “büyük güç rekabetini yönetme” çabası olduğu değerlendiriliyor.
Bu görüşler, “Türkiye Türkiye’den büyüktür” tezimizi üç eksende güçlendiriyor:
Jeopolitik zorunluluk (kapı/koridor/merkez)
Bölgesel güç ve oyun kuruculuk,
Kültürel ve medeniyet çekimi
Ama asıl mesele, sadece güç değil, değer üretmek.
Adalet, saygı, insan onuru...
İşte gerçek büyüklük burada başlıyor.
(C190 Sözleşmesi’ni onaylamak da, (!!!) çalışma hayatında mobbinge karşı durmak da, aynı medeniyet damarının bugünkü yansımaları olmalıdır.!!! ) Yazarın eleştiri notu…
Haritadan Büyük Bir Ülke
Dünya yeniden şekilleniyor.
Kutuplar değişiyor, dengeler kayıyor.
Türkiye bu tabloda sadece izleyici değil, oyun kurucu bir ülke olmak zorunda.
Çünkü biz sadece Anadolu’yla değil, tarihimizin sesiyle varız.
Bu yüzden, her coğrafyada, her yürekten aynı yankı duyuluyor:
Yürekten inanıyor ve söylüyoruz.
“Türkiye, Türkiye’den büyüktür…”
