Türk360 Haber
İlhan İŞMAN
Köşe Yazarı
İlhan İŞMAN
 

Atama sesleniş…

Gün 10 Kasım’a döndüğünde ve saniye kolu 09.05’te kilitlendiğinde, Dolmabahçe’nin ağır perdeleriyle birlikte zaman da kapanır; sirenler ülke çapında eşzamanlı bir susuşun metronomu olur. O anda, kurucu liderin son nefesi yalnızca bir bireyin vedası değildir; ulusal hafızaya atılan geri döndürülemez bir zaman damgasıdır.  Pencereler buğulanır, meydanlarda bedenler dimdik ama yürekler sarsılmış; şehirlerin nabzı düşer, kelimeler protokole uygun bir saygıya dönüşür. Bu, bir yas prosedüründen öte, bir toplumsal sözleşmenin her yıl yeniden aktive edildiği dramatik eşiktir: Mirasın devri, hatıranın güncellenmesi ve umutla acının aynı anda sistemde kayıt altına alınmasıdır. Takvim 10 Kasım’ı gösterdiğinde, şehirlerimizin nabzı aynı ritimde yavaşlar. Sirenler, saygı duruşuna kalkmış bir ülkenin kalp atışları gibi uzar semaya. O dakikada, yalnızca bir anıyı değil; ortak aklı, ortak vicdanı ve ortak hedefi hatırlarız. Ata’m, bize bıraktığın Cumhuriyet, bir yönetim biçiminin çok ötesinde, iyi tasarlanmış bir gelecek stratejisidir. Ana ilkelerin, bugün hâlâ ülkenin en güçlü yönetişim ilkeleri olarak masamızda duruyor: akıl, bilim, liyakat, eşit yurttaşlık ve üretim.  Ülke olarak hedef metnimiz belli: muasır medeniyet seviyesini aşmak. Bu cümle bir duygunun değil, somut bir performans göstergesinin ifadesi. Ve evet, bu standartları tutturmanın yöntemi, senin işaret ettiğin gibi, eğitimden sanayiye, hukuktan kültüre tutarlı bir yol haritasıdır. Her 10 Kasım’da, “emanet” kelimesini çok kullanıyoruz. Emanet, sadece vitrine konacak bir hatıra değil; çalıştırılması, güncellenmesi, ileri taşınması gereken bir sistemdir.  Sürdürülebilir bir gelecek için kaynak planlaması, insan kıymetinin doğru değerlendirilmesi ve fırsat eşitliği… Hepsi bu sistemin temel modülleri. Emanetine sahip çıkmak, nostaljiye sığınmak değil; riskleri öngören, veriye dayalı, sonuç odaklı bir dönüşüm programını dürüstçe işletmektir. Günün sonunda mesele, sesimizin nerede yankılandığı. Bir sınıfta ışığı yanan projeksiyon, bir atölyede dönen tezgâh, bir laboratuvarda doğan merak, bir tarlada bereket, bir adliyede adaletin terazisi, bir sahnede yükselen sanat…  Bütün bu temas noktaları, senin vizyonunun canlı kaldığı operasyon alanlarıdır. Üretimin değdiği her yerde, Cumhuriyet rotasını koruyor demektir. Çünkü biliyoruz: Refah, eşitlik ve özgürlük; birbirini besleyen, ayrıştırılamayan göstergelerdir. Bugün aynı zamanda iç muhasebe günümüz. Nerede iyiyiz, nerede eksik kaldık? Liyakat çıtasını düşürdüğümüz her an, sistemde bir verim kaybı oluştu. Bilimi tali kıldığımız yerde, fırsat pencerelerini kaçırdık. Ama aynı zamanda, gençlerin kurduğu start-up’larda, kadınların liderlik ettiği sosyal girişimlerde, Anadolu’nun sessiz kentlerinde kurulan küçük ama ısrarlı atölyelerde sahici bir ivme görüyoruz. Bu ivmeyi doğrudan doğruya senin koyduğun çıpanın çektiğini biliyoruz: Özgüvenle dünyaya açılan, kendi ayakları üzerinde duran bir ulus tahayyülü. Atam, Hukukun üstünlüğü, kurumların bağımsızlığı, denge ve denetim mekanizmaları… Bunlar soyut cümleler değil; gündelik hayatın konforunu ve güvenliğini belirleyen altyapıdır.  Bu yüzden, her 10 Kasım’da yalnızca duygulanmıyoruz; aynı zamanda taahhüdümüzü yeniliyoruz: Kurumsal kapasiteyi güçlendirmek, nitelikli eğitimi evrensel yapmak, bilimsel üretimi teşvik etmek ve toplumsal barışı çoğaltmak. Biliyor ve açıkça söylüyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, yüksek katma değerli üretim ile demokratik standartların birlikte yükseldiği bir dönem olmak zorunda.  Dijitalleşme, yeşil dönüşüm, kapsayıcı büyüme ve yaratıcı endüstriler… Bunlar lüks değil, zorunlu gündem kalemleri. Gençlerimize bir “kal” değil, bir “yol” vermek; yurtta fert fert herkesin potansiyelini ortaya çıkaracak adil bir zemin kurmak, bizim stratejik önceliğimiz olacak. Bugün sirenler susarken, biz bir karar kaydı düşüyoruz: Umudu prosedüre bağlamayacağız. Umudu, iş planına, bütçeye, takvime ve ölçülebilir hedeflere bağlayacağız. Çünkü sen bize, duyguyla beslenen aklın en güçlü sonuçları verdiğini gösterdin.  Minnetimiz, saygımız elbette baki; ama asıl sadakat, sonuç üretmektir. Çocukların eşit başladığı, gençlerin göç etmek zorunda kalmadığı, kadınların karar mekanizmalarının merkezinde olduğu, bilimin baş tacı edildiği bir ülke… İşte bizim performans hedefimiz budur Atam, bugün sana bir anma metniyle değil, uygulanabilir bir yol haritası sözüyle sesleniyoruz. Emanetin vitrinde değil, sahada.  Ruhun şad olsun; ışığın, rotamızda. Biz buradayız: Çalışıyoruz, üretiyoruz, geliştiriyoruz. Ve her 10 Kasım’da olduğu gibi, aynı cümleyi usulca tekrarlıyoruz:  Emanetin, emin ellerde değil; emek veren ellerde. Çünkü gerçek vefa, işini iyi yapmaktır. En derin saygı ve minnetle… Ruhun şad mekanın cennet olsun…
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2025 -Cumartesi
İlhan İŞMAN

Atama sesleniş…

Gün 10 Kasım’a döndüğünde ve saniye kolu 09.05’te kilitlendiğinde, Dolmabahçe’nin ağır perdeleriyle birlikte zaman da kapanır; sirenler ülke çapında eşzamanlı bir susuşun metronomu olur. O anda, kurucu liderin son nefesi yalnızca bir bireyin vedası değildir; ulusal hafızaya atılan geri döndürülemez bir zaman damgasıdır. 

Pencereler buğulanır, meydanlarda bedenler dimdik ama yürekler sarsılmış; şehirlerin nabzı düşer, kelimeler protokole uygun bir saygıya dönüşür. Bu, bir yas prosedüründen öte, bir toplumsal sözleşmenin her yıl yeniden aktive edildiği dramatik eşiktir: Mirasın devri, hatıranın güncellenmesi ve umutla acının aynı anda sistemde kayıt altına alınmasıdır.

Takvim 10 Kasım’ı gösterdiğinde, şehirlerimizin nabzı aynı ritimde yavaşlar. Sirenler, saygı duruşuna kalkmış bir ülkenin kalp atışları gibi uzar semaya. O dakikada, yalnızca bir anıyı değil; ortak aklı, ortak vicdanı ve ortak hedefi hatırlarız.

Ata’m, bize bıraktığın Cumhuriyet, bir yönetim biçiminin çok ötesinde, iyi tasarlanmış bir gelecek stratejisidir. Ana ilkelerin, bugün hâlâ ülkenin en güçlü yönetişim ilkeleri olarak masamızda duruyor: akıl, bilim, liyakat, eşit yurttaşlık ve üretim. 

Ülke olarak hedef metnimiz belli: muasır medeniyet seviyesini aşmak. Bu cümle bir duygunun değil, somut bir performans göstergesinin ifadesi. Ve evet, bu standartları tutturmanın yöntemi, senin işaret ettiğin gibi, eğitimden sanayiye, hukuktan kültüre tutarlı bir yol haritasıdır.

Her 10 Kasım’da, “emanet” kelimesini çok kullanıyoruz. Emanet, sadece vitrine konacak bir hatıra değil; çalıştırılması, güncellenmesi, ileri taşınması gereken bir sistemdir. 

Sürdürülebilir bir gelecek için kaynak planlaması, insan kıymetinin doğru değerlendirilmesi ve fırsat eşitliği… Hepsi bu sistemin temel modülleri. Emanetine sahip çıkmak, nostaljiye sığınmak değil; riskleri öngören, veriye dayalı, sonuç odaklı bir dönüşüm programını dürüstçe işletmektir.

Günün sonunda mesele, sesimizin nerede yankılandığı. Bir sınıfta ışığı yanan projeksiyon, bir atölyede dönen tezgâh, bir laboratuvarda doğan merak, bir tarlada bereket, bir adliyede adaletin terazisi, bir sahnede yükselen sanat… 

Bütün bu temas noktaları, senin vizyonunun canlı kaldığı operasyon alanlarıdır. Üretimin değdiği her yerde, Cumhuriyet rotasını koruyor demektir. Çünkü biliyoruz: Refah, eşitlik ve özgürlük; birbirini besleyen, ayrıştırılamayan göstergelerdir.

Bugün aynı zamanda iç muhasebe günümüz. Nerede iyiyiz, nerede eksik kaldık? Liyakat çıtasını düşürdüğümüz her an, sistemde bir verim kaybı oluştu. Bilimi tali kıldığımız yerde, fırsat pencerelerini kaçırdık. Ama aynı zamanda, gençlerin kurduğu start-up’larda, kadınların liderlik ettiği sosyal girişimlerde, Anadolu’nun sessiz kentlerinde kurulan küçük ama ısrarlı atölyelerde sahici bir ivme görüyoruz. Bu ivmeyi doğrudan doğruya senin koyduğun çıpanın çektiğini biliyoruz: Özgüvenle dünyaya açılan, kendi ayakları üzerinde duran bir ulus tahayyülü.

Atam, Hukukun üstünlüğü, kurumların bağımsızlığı, denge ve denetim mekanizmaları… Bunlar soyut cümleler değil; gündelik hayatın konforunu ve güvenliğini belirleyen altyapıdır. 

Bu yüzden, her 10 Kasım’da yalnızca duygulanmıyoruz; aynı zamanda taahhüdümüzü yeniliyoruz: Kurumsal kapasiteyi güçlendirmek, nitelikli eğitimi evrensel yapmak, bilimsel üretimi teşvik etmek ve toplumsal barışı çoğaltmak.

Biliyor ve açıkça söylüyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, yüksek katma değerli üretim ile demokratik standartların birlikte yükseldiği bir dönem olmak zorunda. 

Dijitalleşme, yeşil dönüşüm, kapsayıcı büyüme ve yaratıcı endüstriler… Bunlar lüks değil, zorunlu gündem kalemleri. Gençlerimize bir “kal” değil, bir “yol” vermek; yurtta fert fert herkesin potansiyelini ortaya çıkaracak adil bir zemin kurmak, bizim stratejik önceliğimiz olacak.

Bugün sirenler susarken, biz bir karar kaydı düşüyoruz: Umudu prosedüre bağlamayacağız. Umudu, iş planına, bütçeye, takvime ve ölçülebilir hedeflere bağlayacağız. Çünkü sen bize, duyguyla beslenen aklın en güçlü sonuçları verdiğini gösterdin. 

Minnetimiz, saygımız elbette baki; ama asıl sadakat, sonuç üretmektir. Çocukların eşit başladığı, gençlerin göç etmek zorunda kalmadığı, kadınların karar mekanizmalarının merkezinde olduğu, bilimin baş tacı edildiği bir ülke… İşte bizim performans hedefimiz budur

Atam, bugün sana bir anma metniyle değil, uygulanabilir bir yol haritası sözüyle sesleniyoruz. Emanetin vitrinde değil, sahada. 

Ruhun şad olsun; ışığın, rotamızda. Biz buradayız: Çalışıyoruz, üretiyoruz, geliştiriyoruz. Ve her 10 Kasım’da olduğu gibi, aynı cümleyi usulca tekrarlıyoruz: 

Emanetin, emin ellerde değil; emek veren ellerde. Çünkü gerçek vefa, işini iyi yapmaktır.

En derin saygı ve minnetle… Ruhun şad mekanın cennet olsun…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.