Her sabah erkenden kalkıyor, kurumunun kapısından içeri giriyor. Kimi masa başında evrak yığınıyla boğuşuyor, kimi vatandaşa hizmet için sahada koşturuyor. Çocuğuna harçlık verirken “Acaba ay sonunu getirebilecek miyim?” diye düşünmeden edemiyor.
İşte bu yüzden banka promosyonları, bir kamu çalışanı için yalnızca ek bir gelir değil, yaşam mücadelesinde nefes aldıran bir destek.
Ama gelin görün ki promosyon görüşmeleri çoğu zaman kapalı kapılar ardında yapılıyor. Birkaç bankadan teklif alınıyor, sonuç iş işten geçtikten sonra, çalışanla paylaşılınca öğreniliyor. Oysa biz biliyoruz ki rekabetin olduğu yerde kazanan daima çalışandır. Bankalar birbirleriyle yarışmadan, promosyonun adil ve yüksek olması mümkün değildir.
Çalışanlar olarak biz diyoruz ki:
“Promosyon Hakkımız, Emeğimizin Alın Teri!”
“Şeffaf İhale, Adil Promosyon!”
“Bankalar Yarışsın, Çalışan Kazansın!”
Bu noktada sendikalara büyük görev düşüyor. Sadece “ne kadar” sorusunu değil, “nasıl” sorusunu da sormalı sendikalar.
Banka promosyonları kamu çalışanları için çok önemli bir konu olduğundan, çalışanların promosyon anlaşmalarından beklentilerini ölçmek, sürecin adaletli ve şeffaf şekilde yürütülmesine katkı sağlar.
Beklenti anketi yapılması hem sürecin şeffaflığını artırır hem de pazarlık masasında çalışanların sesini daha güçlü duyurur. Böyle bir anket, kurum yöneticileri ve sendikalar için de yol gösterici olur.
Promosyon tek seferde mi ödenecek?
Enflasyon karşısında erimesin diye koruma mekanizması olacak mı?
Çalışanın hakkını temsil eden bir sendika, masada güçlü durmalı. Kurum yönetimleri de şeffaf olmalı, teklifleri çalışanların huzurunda açıklamalı.
Biz diyoruz ki;
“Sendika Sahip Çıkarsa, Çalışan Kazanır!”
“Güçlü Pazarlık, Adil Anlaşma!”
“Şeffaf Kurum, Güvenli Gelecek!”
Ve bir de gözden kaçan taraf var: Rekabet Kurumu.
Bankalar promosyonlarda gizli anlaşmalar yapıp düşük teklif verirse, bu doğrudan rekabet ihlalidir. Çalışanların hakkı gasp edilmiş olur.
Rekabet Kurumu, bu süreçleri denetlemeli, rekabeti engelleyen uygulamalara dur demeli, şeffaflık standartlarını belirlemeli ve ihlal edenlere caydırıcı yaptırımlar getirmelidir.
Biz diyoruz ki;
“Kapalı Kapılar Değil, Açık Rekabet!”
“Rekabetin Olduğu Yerde Adalet, Adaletin Olduğu Yerde Güven!”
“Adil Promosyon, Güçlü Çalışan!”
Bu arada ülkemizde; bu süreçleri şeffaflık ve hesap verebilirlikle çalışan lehine sonuçlandıran, çalışanı ve ailesini mutlu eden iyi uygulama örnekleri yok mu? Elbette var…
Bazı belediyeler ve üniversiteler promosyon ihalelerini canlı yayında yaptı. Teklifler herkesin gözü önünde açıldı, en yüksek promosyonu veren banka ile anlaşma yapıldı. Çalışanlar sadece paralarını değil, adalet duygusunu da kazandılar. Çünkü adalet, bazen bir rakamdan çok daha fazlasıdır.
Biz diyoruz ki;
“Adaletli Promosyon, Umutlu Yarınlar!”
“Hakkaniyetli Promosyon, Güçlü Kamu!”
“Çalışan Kazanırsa, Toplum Kazanır!”
Sonuç
Kamu çalışanı promosyondan aldığı parayla çocuğuna yeni bir ayakkabı almayı, mutfak masrafını hafifletmeyi, biraz olsun rahatlamayı hayal ediyor.
Bu hayalin gerçeğe dönüşmesi için sendikaların güçlü, sorumluluk sahibi, etkin, etkili, kurumların şeffaf, hesap verebilir, pazarlık yapanların bilgili, birikimli, tecrübeli, işinin ehli, liyakat, vicdan ve sorumluluk sahibi, Rekabet Kurumu’nun da görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getiren, iyi yönetim ilkelerini koruyup, kollayan, gözeten, etkin ve etkili olması şart.
Çünkü unutmayalım: Adil promosyon, güçlü rekabetle mümkündür. Ve rekabetin olmadığı yerde kaybeden her zaman maalesef bizler, çalışanlar oluruz.
